18 Mart 2012 Pazar

Çemberlitaş, Konstantin Sütunu


Çemberlitaş - Konstantin Sütunu
Sultanahmet Meydanı'ndan yukarı doğru Divan Yolu'nu takip edince yaklaşık beş yüz metre ilerde, ilk meydanda, adı üstünde Çemberlitaş'tadır. Konstantin Sütunu, 36 metre yüksekliğinde, taşlarla örülmüş bir kaidenin üzerinde duran, zamanla artık rengi mordan kahverengiye dönmüş, sağlamlaştırmak için araları metal çemberlerle tutturulmuş silindir şeklindeki altı mermer parçanın oluşturduğu bir sütundur. Roma'daki Apollo Tapınağı'ndan İmparator I. Konstantin'in emriyle sökülerek Konstantinopolis'e getirilmiştir, bu nedenle üzerindeki mermer blokların yaşı 2.000 yıldan eski olmalıdır. 


Milattan sonra 330 yılında İmparator I. Konstantin tarafından, imparatorluğun yeni başkentinin, Yeni Roma, ("Nova Roma") Konstantinopolis'in kurulması şerefine diktirilmiştir. Aslında şehir o ana kadar Bizantium olarak anılmakta olan, Roma İmparatorluğu'nun eline MS II. YY'da geçmiş, eski bir Yunan kolonisidir, ama 11 Mayıs 330'da bu sütun'un açılışının yapıldığı kutlamalardan itibaren artık Roma İmparatorluğu'nun başkentidir. Osmanlı zamanında halk üzerindeki demir halkalardan mütevellit Sütun'a “Çemberlitaş” adını vermiştir.


Konstantin Sütunu'nun ilk hali:
50 metre yüksekliğindeki sütunun 
üzerinde Apollo olarak tasvir edilmiş
Konstantin'in bronzdan heykeli
bulunuyor.
Dikildiği zaman 50 metre yüksekliğinde ve şimdiki yer seviyesinden yaklaşık üç metre aşağıdaymış. Üzerinde şehrin kurucusu  Konstantin'in güneşi selamlayan Tanrı Apollo şeklinde bir heykeli varmış. Sütunun ortasında dikili olduğu, doğu ve batı yönlerinde iki büyük girişi olan, senato binası ile birlikte hamamlar ve kiliselerin bulunduğu yaklaşık çapı 400-500 metre olan meydanda yine aynı şekilde şehrin en önemli meydanı olarak tasarlanmış ve yine Konstantin tarafından yaptırılmış ve Konstantin Meydanı olarak adlandırılmıştır. İstanbul'un 1200 yılındaki üç boyutlu yeniden canlandırmalarını yapan Byzantium 1200 sitesini ziyaret ederek 1200 yılındaki Konstantin Meydanı'nın ihtişamı ve Sütun'un ilk halini gösteren resimleri incelemenizi tavsiye ederim. 


Sütun'un üstünde duran Apollo olarak tasvir edilen Konstantin'in elinde tuttuğu küre, İsa'nın Kudüs'te çarmıha gerildiği "Gerçek Haç"tan bir parça içeriyormuş ve Sütun'un altındaki bir haznede Hristiyanlığın kutsal emanetleri olan Maria Magdelena'nın İsa'nın ayağını yıkamak için kullandığı testi, İsa ile birlikte çarmıha gerilen iki hırsızın haçlarından parçalar ve İsa'nın Balık ve Ekmek Mucizesi'nde kullandığı sepet varmış. Ayrıca Truva'dan getirilen Tanrıça Athena heykelciği ve Roma şehrinin koruyucu heykelciği de Konstantin tarafından alınıp yeni başkente, Konstantinopolis'e getirilmiş ve Sütun'un altındaki hazneye saklanmış.


Kolon başının altındaki antik yunanca yazı:
"Inançlı Manuel zamanla hasar gören
bu sanat eserinin onarımını yaptırmıştır" 

1106 yılında çıkan bir fırtınada sütunun üstündeki Konstantin heykeli ve en üstte duran üç mermer silindir parçası düşmüş ve böylece boyu 35 metreye inen sütun İmparator I. Manuel tarafından onarılmış ve üzerine de bir haç konulmuş. Sütunun en üstünde boş duran mermer sütun başına dikkatli bakacak olursanız antik yunanca bir yazı görürsünüz, bu yazı sütunu tamir ettiren Manuel tarafından yazdırılmıştır.  Daha sonra 1453 yılında şehri alan Osmanlılar tarafından tepesindeki haç indirilmiştir. Sütunun bugün üzerinde oturduğu örme taştan kaide ise 18. YY'da bakımını yaptıran I. Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır.

Konstantin Sütunu'nun bence en önemli özelliği, Roma'nın din değiştirme sürecini üstündeki Apollo heykeli ve altındaki Hristiyanlığın kutsal emanetleri ile en iyi şekilde sembolize etmesidir, sütun tam anlamıyla melezdir, ne pagan ne de hristiyandır. 11 Mayıs 330 yılında açılışında yapılan kutlamalar bile zamanın ruhuna ya da kafa karışıklığına da diyebiliriz uygun bir şekilde yarı pagan yarı hristiyan ayinlerle yapılır, işte tam bu zamanlarda, aynı bu sütun gibi şehrin insanları da paganlıktan hristiyanlığa geçmektedir.
Click here for English

3 Mart 2012 Cumartesi

Tiberius Gracchus, ilk toprak reformu ve bir cumhuriyetin çöküşü

Tiberius Gracchus milattan önce 133 yılında Roma Senatosu'na temsilci seçildiğinde kimse parlamentosu ve yönetimi binlerce yıl sonra Avrupalı Aydınlanmacı'lara ve Amerikan Anayasası'na ilham verecek olan beş yüz yıllık Roma Cumhuriyeti'nin çöküşünün başlayacağına ve yüz yıl içinde bir diktatörlüğe dönüşeceğini, Roma Cumhuriyeti'nin bitip Roma İmparatorluğu'nun başlayacağını bilmiyordu. Tiberius romalı zenginlerin topraklarının bir kısmının alınmasını ve toprağı olmayan insanlara dağıtılmasını teklif etmiş ve tarihin bilinen ilk toprak reformunu başlatmıştı, fitilini yaktığı siyasi isyan bir cumhuriyetin sonunu getirecek ve binlerce yıl insanları etkileyecek olan bir sosyalist kavram yaratacaktı, ölümü çıkarlarını tehdit ettiği senato üyesi zengin toprak sahiplerinin elinden oldu.

Tiberius Gracchus ve ölümünden sonra toprak reformunu
sahiplenerek davasını devam ettiren ve yine aynı şekilde
öldürülen kardeşi Gaius Gracchus beraberce toprak reformu
kanunun yazılı olduğu metni tutuyorlar
(Eugene Guillaume, 1878) 
Tam ismi Tiberius Sempronius Gracchus'dur ama biz bu yazıda kısaca Tiberius diyeceğiz. Milattan önce 163 yılında etkin bir politikacı ve asker olan Tiberius Gracchus ve Afrikalı Cornelia çiftinin ortanca oğlu olarak dünyaya gelir. Ailesini oldukça zengin ve "soylu" olarak tanımlamak mümkündür, Tiberius daha çocukken ölen asker babasının hatırı sayılır miktarda toprağı vardır.
Babası gibi asker olarak hayata atılan Tiberius, Kartaca savaşındaki başarısı sonrasında İspanya cephesine gönderilir ama İspanya'da işler beklediği gitmez, ordusu ispanyollar tarafından bozguna uğratılır, önünde iki seçenek vardır, savaşarak ve çok sayıda kayıp vererek geri çekilmek veya ispanyollar ile barış anlaşması yaparak ordusunu kurtararak geri dönmek. İkinci yolu seçer, 20.000 askerinin hayatını kurtarır ve barış anlaşması imzalayarak Roma'ya geri döner ama bu insancıl tutumu, hiç bir takdirde barbarlarla barış imzalamayan Roma Ordu'sunu zayıf gösterdiği gerekçesiyle ordudan uzaklaştırılır. Bundan sonra politikaya atılır.
MÖ 133 yılında senatoya seçildiğinde savaşlarda kazanılan, sözde devlete ait ama aslında senato üyesi zengin toprak sahiplerince kullanılan arazilerin toprak sahibi olmayan fakir insanlara belli kurallar çerçevesinde dağıtılmasını öngören bir yasa teklifi getirir ("Lex Sempronia Agraria") ve yapılan oylamada bu teklifi halk partisinin büyük desteğiyle kabul edilir. Askerler de Tiberius'u desteklemektedir, uzun yıllar süren seferlere giden askerlerin toprakları yokluklarında zengin toprak sahipleri tarafından işgal edilmekte, askerler İtalya'ya geri döndüklerinde topraksız kalmaktadır, Tiberius'un yasası onları toprak sahibi yapmaktadır. Halkta büyük sevinç yaratan bu yasa devletin sahibi görünen toprak sahibi senatörlerin hiç hoşuna gitmez.


Octavius'un Tiberius tarafından kürsüden indirilişi
(Augustyne Mirys, 1760)
Her geçen gün Tiberius'un arkasındaki halk desteği artarken, "Devlet"te düşmanları da aynı hızla artar.  Tiberius'un başını çektiği reformistler ve yine Tiberius gibi bir parti lideri olan Marcus Octavius'un başını çektiği muhafazakarlar olarak senato ikiye bölünür. Tiberius Octavius'u senatoyu veto hakkının suistimaliyle bloke ettiğini öne sürerek muhafazakar partinin başından uzaklaştırmayı başarır. Bunu senatonun bir toplantısında herkesin önünde, biraz da zor kullanarak yapar, bu trajik ve önemli olayın oldukça detaylı bir tanımını, Octavius'un göz yaşları içinde, arkasında zengin senatörlerle kürsüyü terk edişini, Tiberius'un hayatını yazmış yunan tarihçi Plutark'ın "Hayatlar" adlı kitabında bulabilirsiniz.
Tiberius bir yıllık görev süresinin sonunda tekrar seçilmek için Roma'nın işgal ettiği Bergama Krallığı'ndan gelen savaş ganimetini toprak reformunu finanse etmek amacıyla kullanmayı, askerlik süresini kısaltmayı, sadece senatörlere ait olan davalarda juri olma hakkının herkese tanınmasını ve işgal edilen topraklarda yaşayan ve vatandaşlık hakkı olmayan "yabancı"ların Roma vatandaşlığına kabulünü öneren yasa tasarılarını da senatoya sunmayı vaad eder. Eğer tekrar seçilirse Tiberius'un reformları toprak reformuyla sınırlı kalmayacaktır, başka konularda da demokratikleşme vaad etmektedir.

Tiberius çiftçilere hitap ediyor

Tiberius'un oylamasının olduğu gün senatoda olağandışı bir gerginlik vardır. Kendini kral ilan ettirmek istediğini haykırır senatörlerden biri, ortalık karışır, çıkan arbedede dışarıda bekleyen taraftarlarına rağmen senatonun içinde toprak sahibi muhafazakar senatörler tarafından dövülerek öldürülür. Ölümünden sonra kardeşi Gaius, Tiberus'un açtığı yoldan ilerler ve reformlara devam etmek ister ama O'nun da sonu ağabeyi gibi olur ve zengin toprak sahipleri tarafından öldürülür.

Gaius  Gracchus'un Ölümü
(Francois Topino-Lebru, 1792)
Tiberius'un başlatmış olduğu toprak reformu denemesi, kurduğu kolonilerle ve yayılmacı politikasıyla inanılmaz bir büyüklüğe ulaşmış dev ülkelerini ve onun yarattığı büyük gelirleri hala bir küçük şehir-devlet'in yasalarıyla yönetmeye çalışan Roma Cumhuriyeti'nin ve Senatosu'nun sonunu getirmiştir. Tiberius'un başlattığı hareket toplu bir huzursuzluğa ve yaklaşık yüz yıllık bir iç savaşa sebep olmuş, Cornelius Sulla ve Julius Sezar gibi askerler darbelerle senatoyu feshetmişler ve en nihayetinde Gaius Julius Agustus 1453 yılına kadar sürecek imparatorluğu ilan etmiş ve geri dönülmeyecek biçimde kurumsallaştırmıştır.
Tiberius'un toprak reformu sonraki iki bin yıl boyunca insanlığın aklını meşgul edecek iki önemli soruyu ortaya çıkarmıştır:
Devlet zengin toprak ağalarının topraklarını fakir çiftçilere dağıtmalı mıdır? Toprak üzerinde yaşayanın, ekip biçenin hakkı mıdır?

Milattan Sonra 2010, Endonezyalı çiftçiler toprak reformu için yürüyor
Click here for English